“Kıvrım kıvrım şuh ve oynak, Ege kıyılarına inen Menderes” diye söze başlar Necip Fazıl Kısakürek, Menderes nehrini tarif ederken, Adnan Menderes’in kaderini de bu nehre benzetmiştir. Menderes’in hayatı anne babasını, ablasını kaybettikten özellikle de siyasete girdikten sonra kıvrım kıvrım akmış zorlu yollardan, iniş çıkışlardan geçmiştir. Tuğrul Sarıtaş’ın ifadesi ile “Çakır Beyli Çiftliği’nden, çakır dikenli yollarda yürüyen, günümüzde suçluluğu ile suçsuzluğu tartışılan, bir devre imza atmış, bir imzasıyla da idam sehpasında son bulan bir ömrün adıdır, Menderes.” Adnan Menderes 1899 yılında İzmirli Katipzade İbrahim Etem Bey ve Hacı Paşazade Tevhide Hanım’ın ikinci çocuğu olarak Aydın’da Sarayiçi Mahallesinde dayısı Sadık Bey’in konağında dünyaya gelmiştir. Menderes’e Arapça “cennetler, cennette bir makam” anlamına gelen Adnan ismi verilmiştir. İbrahim Etem Bey, Katipzade İsmail Bey’...