Ana içeriğe atla

Parlamenter Sistem ile Başkanlık Sisteminin Karşılaştırılması

 

Parlamenter sistem

Hükümet sistemlerinin genel tasnifi yapılırken kuvvetler birliği ve kuvvetler ayrılığı olarak ikiye ayrılmaktadır. Parlamenter sistem ve Başkanlık sistemi kuvvetler ayrılığına dayalı hükümet sistemleridir. Ancak iki hükümet sistemi arasındaki temel fark Başkanlık sisteminin sert kuvvetler ayrılığına dayanması Parlamenter sistemin ise yumuşak kuvvetler ayrılığına dayanmasıdır. Bunun anlamı Başkanlık Sisteminde yasama ve yürütmenin karşılıklı olarak birbirlerinin hukuki varlıklarını sonlandıramaması ve birbirlerinin görev sürelerine müdahale edememesidir. Parlamenter sistemde ise yürütme, yasamanın içerisinden çıkmakta ve yasamaya karşı sorumlu olmaktadır. Bu nedenle güvensizlik oyu ile yürütmenin görev süresi yasama tarafından sonlandırılabilir.

İki hükümet sistemi arasında yukarıda belirtilen temel farktan sonra her iki hükümet sisteminin asli ve tali unsurlarını dikkate alarak bir karşılaştırma yapmak mümkündür.

Parlamenter hükümet sisteminde yürütme organının yapısı iki başlıdır. Yürütmenin bir kanadında devlet başkanı diğer kanadında başbakan ve bakanlardan oluşan kabine bulunmaktadır. Monarşi ile yönetilen ülkelerde devlet başkanı Kral / Kraliçe iken, Cumhuriyet ile yönetilen ülkelerde Cumhurbaşkanıdır.

Başkanlık sisteminde ise yürütme monist yapılı yani tek kişiden oluşur. Devlet başkanı da başbakan da aynı kişide toplanmıştır. Bu kişiye kısaca Başkan denilebilir.

Parlamenter hükümet sisteminde yürütme organı yasamadan kaynaklanır. Yürütme organının devlet başkanı kanadı Monarşi ile idare edilen ülkelerde ırsi olarak belirlenirken cumhuriyet rejimlerinde ekseri yasama organı tarafından seçilmektedir. Yürütme organının diğer kanadı olan hükümetin belirlenmesinde Cumhurbaşkanı meclis içerisinden birini Başbakan olarak atar, başbakan diğer bakanları seçer ve diğer bakanlar da cumhurbaşkanı tarafından atandıktan sonra oluşturulan kabine yasama organının güvenine sunulur. Dolayısıyla yürütmenin ikinci kanadında da son söz yasama organındadır.


Başkanlık sisteminde Başkan doğrudan ya da dolaylı olarak halk tarafından seçilir. Başkanlık sisteminin kesin kuvvetler ayrılığı prensibine istinaden yasama ve yürütmenin kaynakları da birbirinden ayrıdır. Bunun anlamı yasama ve yürütmenin halk tarafından ayrı ayrı seçilmesidir.


Parlamenter sistemde kolektif çalışan, dayanışma içinde görev yapan ve yasama organına karşı siyasi sorumluluğu bulunan bakanlar kurulu mevcuttur. Başkanlık sisteminde ise bu anlamda bir kabineden söz edilemez. Başkan tarafından göreve getirilen bakanlar, Başkan tarafından atanıp yine başkan tarafından görevden alınabilir. Dolayısıyla yasama organına değil, başkana karşı sorumludurlar. Ayrıca Başkanın atadığı bakanlar bir anlamda yardımcı konumundadırlar ve bağlayıcı kararlar alamazlar.

Yukarıda parlamenter ve başkanlık sistemlerinin asli unsurlarının karşılaştırmasına yer verilmiştir. Tali unsurlarında da farklılıklar mevcuttur.

Parlamenter sistemde yasama ve yürütme arasında yumuşak bir ayrım olması sonucunda yürütme organının da yasama organını fesih etme yetkisi vardır. Fesih olağan seçim dönemi gelmeksizin seçim kararı alarak parlamentonun varlığının sonlandırılmasıdır. Yasama organının güvensizlik oyu ile yürütme organının varlığına son verebilmesi gibi karşılıklı denge unsuru olarak yürütme organına da fesih yetkisi verilmiştir. Oysaki başkanlık sisteminde kuvvetler arasındaki sert ayrım dolayısıyla yasama ve yürütmenin karşılıklı olarak birbirlerinin hukuki varlıklarını sonlandırması görev sürelerini değiştirmesi mümkün değildir.

Parlamenter sistemin yumuşak kuvvetler ayrılığına dayanmasının bir sonucu olarak aynı kişi hem yasama hem de yürütmede görev alabilir. Örneğin bir bakan aynı zamanda milletvekili olabilir. Başkanlık sisteminde ise yasama ve yürütmede aynı kişinin görev alması mümkün değildir. Başkan ve bakanları yasama organı içerisinde görev alamayacakları gibi yasama organı üyelerinin de yürütmede, idari bir görevde ya da memur olarak görev almaları mümkün değildir.

Yine parlamenter sistemde yürütme yasama organının çalışmalarına katılabilir. Bakanlar kurulu, parlamentoya kanun tasarısı sunma, parlamentoya girme, tartışmaları izleme, söz alma hakkına sahiptir. Ayrıca bakanlar kurulu ve devlet başkanının meclisi toplantıya çağırma yetkisi de vardır. Başkanlık sisteminde ise başkan yasama organının çalışmalarına katılamaz.

Kaynak: Jülide Güler, Anayasalara Göre Tarihsel Süreç İçinde Devlet Başkanının Konumundaki Değişim, KDY Yayıncılık, 2020

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Türk Siyasetinin İlk Muhalefet Partisi: Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası

  23 Nisan 1920 tarihinde kurulan ilk Büyük Millet Meclisinde bugünkü anlamı ile siyasi partiler yoktu. Buna rağmen meclis üyelerinin özgürce ve cesaretle düşüncelerini paylaşabildikleri meclis tutanaklarından anlaşılmaktadır. Meclisteki ilk kurumsal bölünme 10 Mayıs 1921 tarihinde Mustafa Kemal tarafından meclis üyelerinden oluşturulan Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk Grubudur. Daha sonra “Birinci Grup” olarak adlandırılan bu grubun karşısına ona muhalif “İkinci Grup” çıkmıştır. Meclisteki bu gruplar hayat tarzı, dünya görüşü ve siyasi fikirleri bakımından birbirlerinden oldukça farklıydılar. Mustafa Kemal 01 Nisan 1923 tarihinde meclis seçimlerinin yenilenmesi kararını vermiştir. Bu karar ile birlikte Birinci Müdafa-i Hukuk Grubu, Halk Fırkasına dönüşerek ilk siyasal parti oluşmuştur. 11 Ağustos 1923 tarihinde açılan II. Mecliste Birinci Grup ezici bir çoğunluğa sahipti. Buna rağmen açılışından bir yıl üç ay sonra Türk Siyasetinin ilk muhalefet partisi olan Terakkiperver Cumhur...

Adnan Menderes'in İdam İle Sonlanan Trajik Hayat Hikayesi

  “Kıvrım kıvrım şuh ve oynak, Ege kıyılarına inen Menderes” diye söze başlar Necip Fazıl Kısakürek, Menderes nehrini tarif ederken, Adnan Menderes’in kaderini de bu nehre benzetmiştir. Menderes’in hayatı anne babasını, ablasını kaybettikten özellikle de siyasete girdikten sonra kıvrım kıvrım akmış zorlu yollardan, iniş çıkışlardan geçmiştir.   Tuğrul Sarıtaş’ın ifadesi ile “Çakır Beyli Çiftliği’nden, çakır dikenli yollarda yürüyen, günümüzde suçluluğu ile suçsuzluğu tartışılan, bir devre imza atmış, bir imzasıyla da idam sehpasında son bulan bir ömrün adıdır, Menderes.”                Adnan Menderes 1899 yılında İzmirli Katipzade İbrahim Etem Bey ve Hacı Paşazade Tevhide Hanım’ın ikinci çocuğu olarak Aydın’da Sarayiçi Mahallesinde dayısı Sadık Bey’in konağında dünyaya gelmiştir. Menderes’e Arapça “cennetler, cennette bir makam” anlamına gelen Adnan ismi verilmiştir. İbrahim Etem Bey, Katipzade İsmail Bey’...

Karl Marx'a Göre Yabancılaşma Ya Da İnsanın Hayvanlaşması

  Yabancılaşma Farsça “yaban” kökünden gelmektedir. En genel anlamı ile bireylerin birbirlerinden, bir ortam ya da süreçten uzaklaşması anlamında kullanılır. Felsefede yabancılaşma ise şeylerin, nesnelerin bilinç için yabancı, uzak ve ilgisiz olması, daha önceden ilgi duyulan şeylere, dostluk içinde bulunulan insanlara karşı kayıtsız kalma, ilgi duymama, hatta bıkkınlık ve tiksinti duyma anlamında kullanılır. Marx ise yabancılaşmayı iktisat ile ilişkilendirerek tanımlamaktadır. İnsanı doğal bir varlık olarak ele alan Marx insanın kendi geçim araçlarını üretmesi ile hayvandan ayrıldığını ifade eder. Doğa insana hem yaşamak hem de üretmek için gerekli ürün ve üretim araçlarını sunar. Dolayısıyla insan ile üretim ve üretim ilişkileri arasında içsel bir bağ vardır. Bu bağın koparılması yabancılaşmayı doğurur. Marx insan ile emek arasındaki bu ilişkinin kapitalist üretim ilişkileri nedeni ile engellendiğini düşünmüştür. Sonuç olarak kapitalizm tarafından bu ilişkinin saptırılması ya...

Ermeni Sevk ve İskanı (1914-1923)

  Emperyalist güçlerin Osmanlı coğrafyasında hâkimiyet kurarak, Osmanlı Devletini parçalama girişimlerine “şark meselesi” ya da “şark politikası” denilmektedir. Burada amaç Osmanlı imparatorluğunu Avrupa’dan çıkarmak ve Anadolu topraklarını paylaşmaktır. 19.yy’dan itibaren daha da hissedilir hale gelen “şark politikaları” başta Rusya olmak üzere İngiltere ve Fransa’nın ülke çıkarlarına göre şekillenmiştir. Rusya sıcak denizlere ulaşmak ve boğazları ele geçirmek isterken, İngiltere ve Fransa ekonomik çıkarları için Osmanlı topraklarından pay almayı hedefliyorlardı. Bu ideallerini gerçekleştirmek için Osmanlı toprakları üzerindeki farklı etnik grupları kışkırtarak, para ve isyan araçları ile donatarak isyana teşvik etmekte idiler. Osmanlı devlet bünyesinde millet-i sadıka olarak adlandırılan Ermeniler ile Osmanlı imparatorluğu arasında siyasi, kültürel, ekonomik vb. açıdan herhangi bir sorun yoktu. Buna rağmen 18.yy’dan itibaren Ermeniler Osmanlı Devletine karşı isyana kalkışmış ve...

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin Başkanlık Sistemi İle Karşılaştırılması

  Hükümet sistemlerinin sınıflandırılmasında her bir sistemin kendine özgü asli ve tali unsurlarına bakılarak karar verilir. 6771 sayılı Anayasa Değişikliği Kanunun öngördüğü hükümet sisteminin de başkanlık sisteminin asli unsurlarını taşıdığı ancak tali unsurlarında bazı farklılıklar getirdiği görülmektedir. Tali unsurlarda bazı farklılıklara karşın, asli unsurları taşıması nedeni ile sistemin başkanlık sistemi olarak adlandırılabileceğini dile getirenler olduğu gibi aksine Anayasa değişikliğinin eşi benzeri görülmemiş, yeni bir hükümet sistemi kurguladığını dile getirenler de olmuştur. Bu farklı görüşler neticesinde 2017 Anayasa değişikliğinin ortaya koyduğu hükümet sistemi için “Türk Tipi Başkanlık” ya da “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” şeklinde isimlendirmeler yapılmıştır. 6771 sayılı Kanunun oluşturduğu hükümet sisteminin tanımlanmasında “Cumhurbaşkanlığı” kavramının seçilmesi, bu kavramın toplum nezdindeki tarihi, kültürel ve siyasi değerinin önemine binaen yapılmış, bil...

Parlamenter Sistem Nerede ve Nasıl Doğdu ?

Parlamento , argüman ve karşı argümanların kamusal alanda tartışıldığı yerdir. Ancak zamanla değişime uğrayarak salt danışma meclisi olmanın ötesinde belirli yetkileri de içinde barındıran yapılara dönüşmüşlerdir. Parlamentoların varlığı hükümet sistemini parlamentarizm yapmaz. Başkanlık ya da yarı-başkanlık sistemlerinin de parlamentoları mevcuttur ancak bu, onları parlamenter hükümet sistemi haline dönüştürmez. Parlamento kendi içerisinden bir hükümet çıkarmış ve bu hükümeti de nüfuzu altında tutuyorsa bu sistem parlamentarizmdir. Dolayısıyla parlamentonun varlığı değil, baskın konumda oluşu sisteme adını vermektedir. Westminster Modeli olarak da bilinen Parlamenter Sistem’in anayurdu İngiltere’dir. İngiliz Parlamentosunun Westminster Sarayında toplanması nedeni ile bu isimle de anılmaktadır. Belirli bir plan çerçevesinde, temel bir teoriye dayanarak oluşmuş bir hükümet sistemi değildir. İngiliz tarihi içerisinde evrimsel olarak şekillenip, geleneksel teamülleri de içerisine katara...

Türkiye'de Siyasal İslam'ın Kısa Tarihi ( 1923 - 2002 )

  Siyasal İslam, İslami kaide ve kuralları siyasal olarak yorumlayan ve bu kuralları topluma siyasi bir şekilde yansıtan bir düşüncedir. Devlet yönetiminde İslami unsurların varlığını ifade eder. Şerif Mardin’e göre İslamcılık, 19. Yy.’da Hindistan’da ve Osmanlı Devleti’nin merkezinden uzak noktalarında şekillenen ve özelliklerini kazanan, 1870’lerden sonra merkezi devlet bünyesinde etkisini gösteren fikirsel bir akımdır. Siyasal İslam, 19. Yy.’da batı ile İslam toplumları arasında artan etkileşim ve İslam toplumlarının batı karşısında uğradığı savaş yenilgileri neticesinde ortaya çıkmış ve devleti kurtarma gayesi ile filizlenen bir düşünce akımı olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu döneminde de özellikle Tanzimat ve Islahat Fermanları dönemlerinde Batı’ya olan tepkinin bir yansıması olarak ortaya çıkan İslamcılık akımı, İmparatorluğun parçalanmasını önlemek amacıyla bir kurtuluş misyonu üstlenmiştir. Cumhuriyetin kurulması ile birlikte rejimin laik uygulamaları ve sert yaptırımları...

Parlamenter Hükümet Sisteminin Temel Unsurları Nelerdir ?

  Parlamenter Hükümet Sistemine dair literatürdeki en yaygın tanım şöyledir: Yürütme iktidarının yasama iktidarından kaynaklandığı ve yürütmenin, yasamaya karşı siyasal sorumluluğunun bulunduğu anayasal bir hükümet şeklidir. Bu tanımlamaya bakarak parlamenter sistemin temel iki unsurundan söz edilebilir. 1.    Hükümet yasama organından çıkar. 2.     Hükümetin yasama organına karşı siyasal sorumluluğu mevcuttur. Yasama ve yürütme arasındaki bu etkileşim, yasama ve yürütme erklerinin birbirinden ayrı ancak işlevsel ve organik açıdan birbirlerine bağlı olduklarını göstermektedir. Bu özellik parlamenter sistemin, kuvvetler arasında yumuşak bir ayrılığın olduğu hükümet biçimi, olarak tanımlanmasının da nedenidir. Lijphart, parlamenter sistemin belirleyici kıstaslarını asli ve tali unsurlar olarak iki başlıkta ele almıştır. Bu sınıflandırmaya göre saf Parlamenter Sistemin asli unsurları şunlardır: ·          Yürüt...

Kıbrıs Sorununun Tarihsel Gelişimi ve KKTC'nin Kuruluşu

  Adını “kına çiçeği” adlı bir çiçekten aldığı rivayet olunan Kıbrıs, Akdeniz’in 3. Büyük adasıdır. Ada’ya en yakın ülke 70km mesafe ile Türkiye’dir. Ada, Osmanlı Devleti tarafından 1571 yılında fetih edilmeden önce Roma, Yunan, İngiliz, Fenike, Venedik, Arap gibi pek çok devletin idaresi altına girmiştir. Bugün Ada’nın % 35’i Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne, % 60’ı Güney Kıbrıs Rum Yönetimine, % 3’ü İngiltere’ye ve % 2’si de Birleşmiş Milletler Barış Gücü’ne aittir. 1432 yılında Venediklilerin idaresindeki Kıbrıs daha çok askeri ve ticari amaçla kullanılan bir koloni idi. Venedikliler yerli halk üzerinde ağır vergiler ile baskı kuruyordu. Bu dönemde Akdeniz’de güçlenmeye başlayan Osmanlı Devleti Doğu Akdeniz’de ki deniz ticaretinin Venedik korsanları tarafından engellenmesi üzerine ayrıca Ada’da yaşayan yerli halkın Venediklilerin zulmünden kurtulmak için Osmanlı Devleti himayesine girmeyi arzulamaları dolayısıyla 1571 yılında Kıbrıs’ı ilhak etmiştir. Bu tarihten itibaren yakla...

Hükümet Sistemi Ne Demektir ?

İnsanoğlunun siyasal topluma geçmeden önce doğa durumunda yaşadığını varsayan aydınlanma filozofu John Locke (1932-1704) herhangi bir kural ya da yasanın olmadığı böyle bir ortamda kişilerin can ve mal güvenliğinden söz edilemeyeceğine dikkati çeker. O halde doğa durumundan, siyasal topluma geçişin temel nedeni insanların bedenlerini, mallarını ve hak ve özgürlüklerini güvence altına alma istekleridir. Bu güvenceyi sağlamanın tek yolu ise belli kurallar ve yasaların varlığıdır. Locke, devletin temel amacının, bireyleri güvence altına alacak bu kurallar ve yasaları düzenleyen bir yasama iktidarını gerçekleştirmek olduğunu belirtir. Yasa yapıcıların, yasaların yürütülmesi iktidarını da ellerinde bulundurmaları halinde, yasaları kendi çıkarlarına göre düzenleme ya da kendilerini bazı yasalardan muaf tutma riskleri vardır. Bunu önlemek için Locke, yasa yapıcılar ile yasaların yürütme iktidarını elinde bulunduranların birbirinden ayrılması gerektiğini belirtir. Özetle yasama iktidarı ile yü...