- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Yabancılaşma
Farsça “yaban” kökünden gelmektedir. En genel anlamı ile bireylerin
birbirlerinden, bir ortam ya da süreçten uzaklaşması anlamında kullanılır. Felsefede
yabancılaşma ise şeylerin, nesnelerin bilinç için yabancı, uzak ve ilgisiz
olması, daha önceden ilgi duyulan şeylere, dostluk içinde bulunulan insanlara
karşı kayıtsız kalma, ilgi duymama, hatta bıkkınlık ve tiksinti duyma anlamında
kullanılır.
Marx
ise yabancılaşmayı iktisat ile ilişkilendirerek tanımlamaktadır. İnsanı doğal
bir varlık olarak ele alan Marx insanın kendi geçim araçlarını üretmesi ile
hayvandan ayrıldığını ifade eder. Doğa insana hem yaşamak hem de üretmek için
gerekli ürün ve üretim araçlarını sunar. Dolayısıyla insan ile üretim ve üretim
ilişkileri arasında içsel bir bağ vardır. Bu bağın koparılması yabancılaşmayı
doğurur.
Marx
insan ile emek arasındaki bu ilişkinin kapitalist üretim ilişkileri nedeni ile engellendiğini
düşünmüştür. Sonuç olarak kapitalizm tarafından bu ilişkinin saptırılması
yabancılaşma olarak tanımlanmaktadır. Kapitalist
üretim ilişkileri insanın kendini gerçekleştirmesinin önünde bir engel olarak,
insanı insanlığından uzaklaştırıp yabancılaştırmaktadır.
Modern
toplumlarda üretim, kolektif tüketim için yapılır. Elbette insanlar kendi
tüketimleri için de üretim gerçekleştirebilirler. Ancak insanın ihtiyaç duyduğu
her şeyi kendi imkanları ile gerçekleştirmesi mümkün değildir. Çünkü modern
toplumlarda herkes üretim araçlarına ve sermayeye sahip değildir. Dolayısıyla
insanlar hayatlarını idame ettirebilmek ve ihtiyaç duydukları ürünlere
ulaşabilmek için ücret mukabili bir işte çalışmak zorundadırlar. Emeklerini
para karşılığı satan bu insanlar üretici faaliyet içerisindeki etkinlikleri
sonucunda ortaya çıkan ürünün sahibi değillerdir. Bu ürünler başkalarının
kullanımı için üretilmektedir. İşte başkalarının kullanımı için
gerçekleştirilen bu üretim faaliyeti sonucunda ortaya çıkan ürünler “meta”
olarak adlandırılmaktadır.
Meta’yı
daha iyi anlayabilmek için “meta olmayan”ın ne olduğunu anlamak gerekir.
Kişinin kendi faaliyeti ile kendi tüketimi için ürettiği her türlü ürün, mal ve
nesne “Meta Olmayan” dır. Örneğin bahçenizde bir meyve ağacı yetiştirip,
meyvesini de kendiniz tüketiyorsanız bu meyve bir “meta olmayan” dır. Bu nesne,
mal ya da ürün sadece kendi üreticisine fayda sağlar. Buna da ‘kullanım değeri’
diyoruz. Meta ise kişinin kendisi için değil başkalarının tüketimi için
ürettiği her türlü nesne, mal ya da üründür. Metanın kullanım değerinin yanında
bir de değişim değeri vardır. Değişim değeri belli bir ekonomik ilişkiyi
gerektirir ayrıca mübadele edildiği bir piyasadan bağımsız düşünülemez. Metalar
üreticisinden bağımsız olarak değişim değeri üzerinden piyasada mübadele
edilirler ve bu yönüyle üreticisinden bağımsız ve dışsaldırlar. Bu durumu Marx
“Meta Fetişizmi” olarak tanımlamaktadır.
İşte
insanın kendisi için değil başkalarının kullanımı için ürettiği ve kendinden
bağımsız ve dışsal bir piyasada para karşılığı mübadele edilen nesne mal ya da
ürünlerin üretim süreci Marx’ın ifadesi ile insan ile emeği arasındaki ilişkiti
engellemekte ve yabancılaşmanın kaynağını oluşturmaktadır. Marx yabancılaşmayı
dört başlık halinde ele alır.
1-İnsanın
üretici etkinliği ile olan İlişkisinde yabancılaşma ya da işçinin kendi emeğine
yabancılaşması
2-İnsan
ile ürün arasındaki ilişkide yabancılaşma ya da işçinin ürettiği nesne, mal ya
da ürüne yabancılaşması
3-İnsanın
diğer insanlarla olan ilişkisinde yabancılaşma ya da işçinin diğer işçilere
yabancılaşması
4-İnsanın
türüyle olan ilişkisinde yabancılaşma ya da insanın insana yabancılaşması
1-İnsanın
Üretici Etkinliği ya da Kendi Emeğine Yabancılaşması: Modern kapitalist toplumlarda
üretici faaliyet içerisindeki işçiler kendi bireysel tüketimleri için ürün
üretmezler. Hayatlarını idame ettirebilmek ve başkalarının tüketimi için
ürettikleri meta karşılığında emeklerini burjuvaya satarlar. Burjuva satın
aldığı emek karşılığında ücret ödeyerek işçinin hem emeğine hem de ürettiği
ürüne el koyar. Kapitalist karını maksimize etmek için ince mühendislik
hesaplamaları ile oluşturmuş olduğu bir iş planlamasında işçiyi çalıştırır. Bu
planlamada işçinin kaç saat çalışacağı, hangi işlerde çalıştırılacağı ve ne
kadar meta üreteceği önceden planlanmıştır. Kendisinin hiçbir katkısının
olmadığı, kendi yetenek ve potansiyelini ortaya koyamadığı bir ortamda zorla
çalıştırılan işçi zamanla kendi emeğine yabancılaşır. Üretim çarkının bir
dişlisi muamelesi gören ve öz varlığının dikkate alınmadığı bu ortamda
çalıştıkça yoksunlaşır ve tükenir. Sadece yemek, içmek ve üremek dışındaki
diğer eylemlerinde kendini bir hiç gibi değil de bir “hayvan” gibi hisseder.
Tüm bunların sonunda emeği üzerinde söz sahibi olamamakta emeğine
yabancılaşmaktadır.
2-İnsan
ile Ürün Arasındaki İlişki ya da İşçinin Ürettiği Nesne, Mal ya da Ürüne Yabancılaşması: Kapitalist üretim ilişkileri içinde
işçi emeğini burjuvaya satmakla üretici faaliyeti sonunda ortaya çıkan nesne,
mal veya ürün üzerindeki tüm haklarından vazgeçmektedir. Üretici faaliyet
sonunda ortaya çıkan ürün burjuvanın özel mülkiyeti haline gelmektedir.
Kapitalist üretim ilişkileri içinde işçinin emeği ile üretilen ürün piyasada
kullanıma sürülerek işçinin karşısına yabancı bir güç olarak çıkmaktadır.
Kapitalist düzende işçinin ürettiği ürün hem onun karşısında dışsal bir varlık
olarak hem de onu baskı altına alarak yabancı bir güç olarak çıkar. Tüm bu
durum işçinin ürettiği ürüne yabancılaşması sonucunu doğurur.
3-İnsanın
Diğer İnsanlar ile ilişkisine ya da İşçinin Diğer İşçilere Yabancılaşması: Bütün insanlar hayatta kalabilmek,
yaşamını sürdürebilmek ve ihtiyaçlarını giderebilmek için diğer insanlar ile
etkileşişm içinde bulunmak zorundadır. İnsanlara özgü olan bu dayanışma ve
işbirliği kapitalist düzende yerle bir olmaktadır. Kapitalist üretim ilişkilerinin
içinde işçiler rekabet koşullarında çalıştırılırlar. Dolayısıyla işçiler
arasındaki rekabet duygusu birbirlerine karşı düşmanca hisleri dönüşür. Bu
şartlar altında işçi diğer çalışma arkadaşlarına yabancılaşır.
4-İnsanın
Türüyle Olan İlişkisine ya da İnsanın İnsana Yabancılaşması: Üretim süreci içerisinde ürettiği
ürüne ve emeğine yabancılaşarak nesnelleşen insanın ailesi ve diğer insanlarla
kurduğu ilişkinin sağlıklı olduğu söylenemez. Marx insanı diğer canlılardan
ayıran en önemli özelliğin üretici etkinliği olduğunu söylemektedir. Kapitalist
düzende ürettiği ürünü elinden alınan insanın da nesnelleştiğini söylemektedir.
Düzenlemesine hiçbir katkısının olmadığı koşullarda yaşamak ve ailesini
geçindirmek için zorla çalışmak zorunda kalan insan bu rutinin içinde zamanla
kendi özünden uzaklaşarak kendine yabancılaşır. Ya da Marx’ın ifade ettiği
şekli ile “hayvanlaşır”. Zira artık bir hayvan gibi sadece yemek, içmek ve
tüketmek için üretiyordur. İnsan kapitalist üretim ilişkileri içinde Marx’ın
ifadesi ile kendisini “makinenin parçası” ya da “bir cıvata sıkıcısı” konumuna
indirger. Kısacası bu düzen insanın biricikliğini, kendini gerçekleştirme
potansiyelini, arzularını elinden alarak insanı un ufak eder. Ve bu durum insanı
insana ve dolayısıyla kendi türüne yabancılaştırır.
Ortaya
konulan dört yabancılaşma türü de modern kapitalist sistemlerde görülmektedir.
Sonuç olarak yabancılaşma modern kapitalist düzenin en büyük sorunudur. Marx’a
göre insan doğa ile uyum içinde, çalışma koşulları ve gündelik hayatında hiçbir
baskı altında kalmadan, kendisini yetenekleri ölçüsünde gerçekleştirmeyi ister.
Bu da çalışmanın bir zorunluluk olmaktan çıkarılıp yapılması mutluluk veren bir
uğraş haline getirilmesi ile mümkündür.
Kaynaklar: Emine Aydoğan, Marx ve Öncüllerinde
Yabancılaşma Kavramı, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Sosyal Bilimler
Dergisi, No:54 Haziran 2015, 273-282
Mehmet Ali Uluç, Karl Marx ve
Yabancılaşma,Sosyolojik Bir Analiz, Hafıza Uluslararası Sosyal Bilimler
Dergisi, Cilt:2 Sayı: 1 Haziran 2020 yıl:2
Zafer Demir, Karl Marx’ın Bakış Açısından Kapitalist
Toplumda Yabancılaşma ve Sonuçları, Abant Kültürel Araştırmalar Dergisi, 3(5)
2018: 63-74
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Yorumlar
Yorum Gönder