Karl Marx'a Göre Yabancılaşma Ya Da İnsanın Hayvanlaşması

 

Karl Marx

Yabancılaşma Farsça “yaban” kökünden gelmektedir. En genel anlamı ile bireylerin birbirlerinden, bir ortam ya da süreçten uzaklaşması anlamında kullanılır. Felsefede yabancılaşma ise şeylerin, nesnelerin bilinç için yabancı, uzak ve ilgisiz olması, daha önceden ilgi duyulan şeylere, dostluk içinde bulunulan insanlara karşı kayıtsız kalma, ilgi duymama, hatta bıkkınlık ve tiksinti duyma anlamında kullanılır.

Marx ise yabancılaşmayı iktisat ile ilişkilendirerek tanımlamaktadır. İnsanı doğal bir varlık olarak ele alan Marx insanın kendi geçim araçlarını üretmesi ile hayvandan ayrıldığını ifade eder. Doğa insana hem yaşamak hem de üretmek için gerekli ürün ve üretim araçlarını sunar. Dolayısıyla insan ile üretim ve üretim ilişkileri arasında içsel bir bağ vardır. Bu bağın koparılması yabancılaşmayı doğurur.

Marx insan ile emek arasındaki bu ilişkinin kapitalist üretim ilişkileri nedeni ile engellendiğini düşünmüştür. Sonuç olarak kapitalizm tarafından bu ilişkinin saptırılması yabancılaşma olarak tanımlanmaktadır.  Kapitalist üretim ilişkileri insanın kendini gerçekleştirmesinin önünde bir engel olarak, insanı insanlığından uzaklaştırıp yabancılaştırmaktadır.

Modern toplumlarda üretim, kolektif tüketim için yapılır. Elbette insanlar kendi tüketimleri için de üretim gerçekleştirebilirler. Ancak insanın ihtiyaç duyduğu her şeyi kendi imkanları ile gerçekleştirmesi mümkün değildir. Çünkü modern toplumlarda herkes üretim araçlarına ve sermayeye sahip değildir. Dolayısıyla insanlar hayatlarını idame ettirebilmek ve ihtiyaç duydukları ürünlere ulaşabilmek için ücret mukabili bir işte çalışmak zorundadırlar. Emeklerini para karşılığı satan bu insanlar üretici faaliyet içerisindeki etkinlikleri sonucunda ortaya çıkan ürünün sahibi değillerdir. Bu ürünler başkalarının kullanımı için üretilmektedir. İşte başkalarının kullanımı için gerçekleştirilen bu üretim faaliyeti sonucunda ortaya çıkan ürünler “meta” olarak adlandırılmaktadır.

Meta’yı daha iyi anlayabilmek için “meta olmayan”ın ne olduğunu anlamak gerekir. Kişinin kendi faaliyeti ile kendi tüketimi için ürettiği her türlü ürün, mal ve nesne “Meta Olmayan” dır. Örneğin bahçenizde bir meyve ağacı yetiştirip, meyvesini de kendiniz tüketiyorsanız bu meyve bir “meta olmayan” dır. Bu nesne, mal ya da ürün sadece kendi üreticisine fayda sağlar. Buna da ‘kullanım değeri’ diyoruz. Meta ise kişinin kendisi için değil başkalarının tüketimi için ürettiği her türlü nesne, mal ya da üründür. Metanın kullanım değerinin yanında bir de değişim değeri vardır. Değişim değeri belli bir ekonomik ilişkiyi gerektirir ayrıca mübadele edildiği bir piyasadan bağımsız düşünülemez. Metalar üreticisinden bağımsız olarak değişim değeri üzerinden piyasada mübadele edilirler ve bu yönüyle üreticisinden bağımsız ve dışsaldırlar. Bu durumu Marx “Meta Fetişizmi” olarak tanımlamaktadır.

İşte insanın kendisi için değil başkalarının kullanımı için ürettiği ve kendinden bağımsız ve dışsal bir piyasada para karşılığı mübadele edilen nesne mal ya da ürünlerin üretim süreci Marx’ın ifadesi ile insan ile emeği arasındaki ilişkiti engellemekte ve yabancılaşmanın kaynağını oluşturmaktadır. Marx yabancılaşmayı dört başlık halinde ele alır.

1-İnsanın üretici etkinliği ile olan İlişkisinde yabancılaşma ya da işçinin kendi emeğine yabancılaşması

2-İnsan ile ürün arasındaki ilişkide yabancılaşma ya da işçinin ürettiği nesne, mal ya da ürüne yabancılaşması

3-İnsanın diğer insanlarla olan ilişkisinde yabancılaşma ya da işçinin diğer işçilere yabancılaşması

4-İnsanın türüyle olan ilişkisinde yabancılaşma ya da insanın insana yabancılaşması

1-İnsanın Üretici Etkinliği ya da Kendi Emeğine Yabancılaşması: Modern kapitalist toplumlarda üretici faaliyet içerisindeki işçiler kendi bireysel tüketimleri için ürün üretmezler. Hayatlarını idame ettirebilmek ve başkalarının tüketimi için ürettikleri meta karşılığında emeklerini burjuvaya satarlar. Burjuva satın aldığı emek karşılığında ücret ödeyerek işçinin hem emeğine hem de ürettiği ürüne el koyar. Kapitalist karını maksimize etmek için ince mühendislik hesaplamaları ile oluşturmuş olduğu bir iş planlamasında işçiyi çalıştırır. Bu planlamada işçinin kaç saat çalışacağı, hangi işlerde çalıştırılacağı ve ne kadar meta üreteceği önceden planlanmıştır. Kendisinin hiçbir katkısının olmadığı, kendi yetenek ve potansiyelini ortaya koyamadığı bir ortamda zorla çalıştırılan işçi zamanla kendi emeğine yabancılaşır. Üretim çarkının bir dişlisi muamelesi gören ve öz varlığının dikkate alınmadığı bu ortamda çalıştıkça yoksunlaşır ve tükenir. Sadece yemek, içmek ve üremek dışındaki diğer eylemlerinde kendini bir hiç gibi değil de bir “hayvan” gibi hisseder. Tüm bunların sonunda emeği üzerinde söz sahibi olamamakta emeğine yabancılaşmaktadır.

2-İnsan ile Ürün Arasındaki İlişki ya da İşçinin Ürettiği Nesne, Mal ya da Ürüne Yabancılaşması: Kapitalist üretim ilişkileri içinde işçi emeğini burjuvaya satmakla üretici faaliyeti sonunda ortaya çıkan nesne, mal veya ürün üzerindeki tüm haklarından vazgeçmektedir. Üretici faaliyet sonunda ortaya çıkan ürün burjuvanın özel mülkiyeti haline gelmektedir. Kapitalist üretim ilişkileri içinde işçinin emeği ile üretilen ürün piyasada kullanıma sürülerek işçinin karşısına yabancı bir güç olarak çıkmaktadır. Kapitalist düzende işçinin ürettiği ürün hem onun karşısında dışsal bir varlık olarak hem de onu baskı altına alarak yabancı bir güç olarak çıkar. Tüm bu durum işçinin ürettiği ürüne yabancılaşması sonucunu doğurur.

3-İnsanın Diğer İnsanlar ile ilişkisine ya da İşçinin Diğer İşçilere Yabancılaşması: Bütün insanlar hayatta kalabilmek, yaşamını sürdürebilmek ve ihtiyaçlarını giderebilmek için diğer insanlar ile etkileşişm içinde bulunmak zorundadır. İnsanlara özgü olan bu dayanışma ve işbirliği kapitalist düzende yerle bir olmaktadır. Kapitalist üretim ilişkilerinin içinde işçiler rekabet koşullarında çalıştırılırlar. Dolayısıyla işçiler arasındaki rekabet duygusu birbirlerine karşı düşmanca hisleri dönüşür. Bu şartlar altında işçi diğer çalışma arkadaşlarına yabancılaşır.

4-İnsanın Türüyle Olan İlişkisine ya da İnsanın İnsana Yabancılaşması: Üretim süreci içerisinde ürettiği ürüne ve emeğine yabancılaşarak nesnelleşen insanın ailesi ve diğer insanlarla kurduğu ilişkinin sağlıklı olduğu söylenemez. Marx insanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliğin üretici etkinliği olduğunu söylemektedir. Kapitalist düzende ürettiği ürünü elinden alınan insanın da nesnelleştiğini söylemektedir. Düzenlemesine hiçbir katkısının olmadığı koşullarda yaşamak ve ailesini geçindirmek için zorla çalışmak zorunda kalan insan bu rutinin içinde zamanla kendi özünden uzaklaşarak kendine yabancılaşır. Ya da Marx’ın ifade ettiği şekli ile “hayvanlaşır”. Zira artık bir hayvan gibi sadece yemek, içmek ve tüketmek için üretiyordur. İnsan kapitalist üretim ilişkileri içinde Marx’ın ifadesi ile kendisini “makinenin parçası” ya da “bir cıvata sıkıcısı” konumuna indirger. Kısacası bu düzen insanın biricikliğini, kendini gerçekleştirme potansiyelini, arzularını elinden alarak insanı un ufak eder. Ve bu durum insanı insana ve dolayısıyla kendi türüne yabancılaştırır.

Ortaya konulan dört yabancılaşma türü de modern kapitalist sistemlerde görülmektedir. Sonuç olarak yabancılaşma modern kapitalist düzenin en büyük sorunudur. Marx’a göre insan doğa ile uyum içinde, çalışma koşulları ve gündelik hayatında hiçbir baskı altında kalmadan, kendisini yetenekleri ölçüsünde gerçekleştirmeyi ister. Bu da çalışmanın bir zorunluluk olmaktan çıkarılıp yapılması mutluluk veren bir uğraş haline getirilmesi ile mümkündür.

Kaynaklar: Emine Aydoğan, Marx ve Öncüllerinde Yabancılaşma Kavramı, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Sosyal Bilimler Dergisi, No:54 Haziran 2015, 273-282

Mehmet Ali Uluç, Karl Marx ve Yabancılaşma,Sosyolojik Bir Analiz, Hafıza Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt:2 Sayı: 1 Haziran 2020 yıl:2

Zafer Demir, Karl Marx’ın Bakış Açısından Kapitalist Toplumda Yabancılaşma ve Sonuçları, Abant Kültürel Araştırmalar Dergisi, 3(5) 2018: 63-74

Yorumlar